MEB, 14 Ekim’de yaptığı yönetmelik değişikliğiyle okulöncesi eğitimde sıkça karşılaşılan ve kayıt parası olarak nitelendirilen durumu yönetmeliğe ekleyerek resmi kılıfa soktu ve “çocukların okulda geçirdikleri süredeki temel ihtiyaçlarını, öz bakım süreçlerini ve eğitim programının uygulanmasını desteklemek amacıyla katkı payı alınması” uygulamasını getirdi.
CHP’li Kara, konuyu TBMM’ye taşıdı. Ekonomik krize işaret eden Kara, “aileleri zora sokacağını” vurguladığı uygulamanın neden getirildiğini sordu. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, uygulamayı “başka ülkelerde de var” diyerek savundu. Okulöncesi eğitimin isteğe bağlı olduğunu vurgulayan Tekin, “Gerekmesi halinde dünyadaki birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de aileler ekonomik durumlarını zorlamayacak düzeyde eğitim finansmanı sürecine katkıda bulunmaktadır” dedi.
Kara, yanıta tepki gösterdi. Kara, “Cevapta okulöncesi eğitimin isteğe bağlı bir eğitim olduğunu ve alınan katkı payının aileleri ekonomik olarak zora sokmadığını belirtiyor. Yani aslında daha ilk cümlesinde okullara bir şirket gibi yaklaşıldığını, ‘paran varsa bu eğitimi alabilirsin’ dediğini görüyoruz. Halbuki okulöncesi eğitim, sonraki eğitim basamakları için önemli bir hazırlık yeri. Eğer biz bir sosyal devletsek tüm yurttaşların buradan faydalanabiliyor olması gerekir” dedi.
2019’da bin 198 lira olan okulöncesi eğitime başlama maliyetinin 2023’te 9 bin 37 liraya çıktığını vurgulayan Kara, “Bu rakamlara toplanan bağışlar ve çocuklara verilen harçlıklar dahil değil. Bugün açlık sınırı 15 bin TL’ye yoksulluk sınırı ise 47 bin TL civarlarına yükselmiş durumda, ekonomik parametreler yakın zamanda tersine bir durumun olmayacağını işaret ediyor. Katkı payı eziyetini resmileştirmek, yurttaşların bir bölümüne ‘Sizin çocuğunuz okul öncesi eğitim alamaz’ demektir. Anayasa’nın 42. maddesi ile de bu durum açıkça çelişir. Kimse eğitim ve öğretimden yoksun bırakılamaz” ifadelerini kullandı.